Kur’an’da Gök Ne Demek? – Varlığın Ufku Üzerine Felsefi Bir Deneme Giriş: Filozofun Bakışıyla Göğe Doğru Bir filozof için gökyüzü, yalnızca başımızın üzerindeki mavi boşluk değildir; o, düşüncenin sınırıdır. İnsan, göğe baktığında hem kendi küçüklüğünü hem de varoluşun büyüklüğünü hisseder. Kur’an’da “gök” (Arapça: semâ) kavramı da bu iki duyguyu aynı anda taşır: hem yaratılışın düzenini hem de bilginin sınırlarını hatırlatır. Kur’an, göğü bir mekân değil, bir anlam ufku olarak anlatır. “Gökleri ve yeri yaratan” (En’am 6/1) ifadesi, evrenin metafizik boyutunu açar; insanın bilgi, etik ve varlık üzerine düşünme biçimlerine yön verir. Bu yazıda “gök” kavramını üç felsefi düzlemde – epistemolojik,…
Yorum BırakGünlük Tarzlar Yazılar
Koyunun İnce Bağırsağı Yenir mi? Siyasetin Sofrasındaki İktidar Tadımı Bir siyaset bilimci için her soru, yalnızca bir merak değil, aynı zamanda bir güç metaforudur. “Koyunun ince bağırsağı yenir mi?” sorusu, yüzeyde biyolojik bir sorgu gibi görünse de, aslında iktidarın sınırları, toplumsal düzen ve ideolojik meşruiyet üzerine düşünmenin provokatif bir yoludur. Sofra, tarih boyunca sadece yemek yenen bir yer değil, güç ilişkilerinin kurulduğu, kimliklerin yeniden üretildiği bir siyasal arenadır. Koyunun ince bağırsağı, yani halk arasında bilinen adıyla “kokoreç”, bu arenada hem bir sınıf göstergesi, hem de bir direniş biçimi olarak var olur. — İktidarın Sofrası: Ne Yenirse Meşru, Ne Yasaksa Tehdit…
Yorum BırakBir Ekonomistin Gözünden: “Gönül Şarkısı”nın Ekonomik Anlamı Kaynakların sınırlılığı… Ekonominin temelinde yatan bu kavram, sadece üretim faktörlerinin değil, insan duygularının da bir sınırı olduğunu hatırlatır. Bir ekonomist için “Gönül Şarkısı”, yalnızca bir aşkın değil, seçimlerin maliyetinin, fırsat kayıplarının ve bireysel tercihlerle toplumsal dengelerin melodik bir ifadesidir. Tıpkı bir piyasa gibi, gönül de arz ve talep arasında denge kurmaya çalışır; duygusal yatırımın getirisi ise her zaman öngörülebilir değildir. Kaynakların Sınırlılığı ve Gönlün Ekonomisi “Gönül Şarkısı”, insanın içsel kaynaklarının sınırlılığını anlatır. Sevgi, zaman ve dikkat, tıpkı ekonomik kaynaklar gibi kıt ve değerlidir. Bu kaynakların nasıl dağıtıldığı, bireyin yaşam kalitesini ve toplumsal uyumu…
Yorum BırakGönül Açıklığı Ne Demek? Toplumsal Yapının Kalbinde Bir Kavram Toplumun karmaşık dokularını anlamaya çalışan bir araştırmacı olarak, insan ilişkilerinin derinliklerinde beni en çok büyüleyen kavramlardan biri “gönül açıklığı” olmuştur. Bu ifade, yalnızca bireysel bir duygu durumunu değil, aynı zamanda toplumsal etkileşimin kalitesini belirleyen bir kültürel değeri temsil eder. Gönül açıklığı, basitçe “içtenlik” ya da “samimiyet” anlamına gelse de, aslında toplumun bireyden beklentilerini, cinsiyet rollerini ve kültürel pratikleri yansıtan sosyolojik bir aynadır. Toplumsal Normların Gölgesinde Gönül Açıklığı Her toplum, bireylerin nasıl hissedeceğini, nasıl davranacağını ve duygularını nasıl ifade edeceğini belirleyen görünmez kurallar üretir. Gönül açıklığı da bu kuralların içinde şekillenir. Modern…
Yorum BırakKısa cevap: Hapishanelerde cinsellik, mahremiyet, insan hakları ve rehabilitasyonun kesişiminde duran, gelecekte teknoloji, psikoloji ve toplumsal dönüşümle yeniden tanımlanacak bir alan olabilir. Bu yazı, geleceğe dair biraz cesur bir düşünce denemesi. Hapishanelerde cinselliğin nasıl yaşandığı değil, gelecekte nasıl yaşanabileceği üzerine bir beyin fırtınası. İnsan doğasının bastırılmadığı, ama düzenin de korunabildiği bir sistem mümkün mü? Gelin birlikte düşünelim. Hapishanede Cinsellik Nasıl Olur? Geleceğin Toplumsal Laboratuvarında Bir Tartışma Hapishaneler, insan doğasının en keskin sınırlarla test edildiği yerlerdir. Özgürlük, mahremiyet, temas ve aidiyet gibi insani ihtiyaçlar burada farklı formlara bürünür. “Hapishanede cinsellik nasıl olur?” sorusu, yalnızca biyolojik bir dürtüyle değil, aynı zamanda insan…
Yorum BırakFazla Harcayana Ne Denir? “Müsrif” Etiketinin Ötesinde, Cüzdanımıza ve Zihnimize Açık Mektup Kabul edelim: Hepimizin içinde bir “sepete ekle” canavarı yaşıyor. İndirim bildirimi gelince nabzı hızlanan, taksit seçeneğini görünce rasyonel yanını tatlı tatlı uyutan bir taraf… O yüzden bugünkü yazı bir tartışma daveti. Soruyu masaya cesurca koyuyorum: Fazla harcayana ne denir? Müsrif mi, savurgan mı, yoksa sistemin ustaca kandırdığı iyi niyetli bir tüketici mi? Hadi, etiketlerin ötesine birlikte bakalım. Hızlı cevap: “Müsrif” denir. Ama mesele yalnızca kelime değil; alışkanlık, kültür ve sistem örgüsü. Kelimenin Gücü: Müsrif mi, Savurgan mı? Dil, düşünceyi biçimlendirir. “Müsrif” deyince kişiyi ahlaken yargılama kolaycılığına düşüyoruz; “savurgan”…
Yorum BırakGiyotin Makas Çeşitleri Nelerdir? Eğitim, insanın düşünme biçimini dönüştüren en güçlü araçlardan biridir. Öğrenmenin gücü, yalnızca bilgi edinmenin ötesine geçer. İnsanlar, yeni bilgilerle donandıkça çevrelerine farklı bir gözle bakabilmeye başlarlar. Bu, hem bireysel gelişim hem de toplumsal dönüşüm açısından çok önemlidir. Eğitimcilerin amacı, öğrencilere sadece bilgi aktarmak değil, aynı zamanda bu bilgileri nasıl kullanacaklarını öğretmektir. Bugün, size makas çeşitlerinden birine, yani giyotin makaslarına dair bilgileri sunarak bu öğrenme yolculuğunda bir adım daha atmanıza yardımcı olacağız. Giyotin makasları, endüstriyel alandan sanayiye, ofis işlerinden sanat dünyasına kadar geniş bir kullanım alanına sahip araçlardır. Giyotin makaslarının farklı türleri, farklı ihtiyaçlara hitap eder ve…
Yorum BırakGitgide Nasıl Yazılır Gitgide? Siyaset Bilimi Perspektifinden Bir İnceleme Güç İlişkileri ve Toplumsal Düzen Toplumları ve siyasi yapıları anlamak, çoğu zaman belirli dil kullanımlarını incelemekle başlar. “Gitgide” kelimesi, dildeki bir kelime olmanın ötesine geçer; toplumsal, kültürel ve siyasal güç ilişkilerinin bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Siyaset bilimi, iktidar yapılarını, toplumsal düzeni ve bu düzenin vatandaşlar üzerindeki etkilerini inceleyen bir alan olarak, dilin bu bağlamdaki rolünü göz ardı edemez. Bu yazıda, “gitgide” kelimesinin nasıl yazılacağına dair bir tartışmanın ötesine geçerek, bu dilsel formun, iktidar, ideoloji, kadın ve erkek bakış açıları çerçevesinde ne anlama geldiğini ele alacağız. Bazen dildeki basit bir yanlış…
Yorum BırakHayal Gerçek Ne Demek? Küresel ve Yerel Bakış Açılarıyla Bir Yolculuk Hepimiz hayatımızın bir noktasında kendimize şu soruyu sormuşuzdur: “Hayal mi, gerçek mi?” Bu soru, sadece bir merak ifadesi değil; aynı zamanda varoluşun, kültürün ve toplumsal algıların derin bir sorgulamasıdır. Gerçekle hayalin iç içe geçtiği bu dünyada, çizgiler bazen bulanık, bazen de keskinleşir. Bu yazıda, hayal ve gerçeğin ne anlama geldiğini hem küresel hem de yerel bir perspektiften ele alarak, bu kavramların insanlık üzerindeki etkisini keşfedeceğiz. — Hayalin Evrenselliği: İnsanlığın Ortak Dili Hayal kurmak, insanoğlunun evrensel bir özelliğidir. Kültürler, diller ve coğrafyalar farklı olsa da, hayal etme gücü insanı birleştirir.…
Yorum BırakHan Ne İşe Yarar? Tarihin Gölgesindeki Bilimsel Bir Merak Bir gün eski bir şehirde dolaşırken karşınıza çıkan taş bir yapıyı düşünün. Üzerinde süslemeler, geniş bir avlu, kervanların dinlendiği odalar… “Han” denilen bu yapılar, ilk bakışta sadece eski bir konaklama yeri gibi görünebilir. Ama işin aslı, hanlar tarihin derinliklerinde sadece “otel” işlevi görmemiştir. Gelin, bu yapıları biraz bilimsel ama herkesin anlayabileceği bir gözle inceleyelim. Hanların Doğuşu: Ekonomik ve Sosyolojik Bir Gereklilik Hanların ortaya çıkışı, insanlık tarihinin en temel ihtiyaçlarından biri olan seyahat ve ticaretin bir sonucu. Özellikle İpek Yolu boyunca kurulan hanlar, sadece tüccarların değil, kültürlerin de buluşma noktasıydı. 9. yüzyıldan…
Yorum Bırak