Hasretmek: Bir Kalbin Ardında Kalan İz
Bir zamanlar, kasaba dışında, deniz kenarında, küçük bir köyde, kalbi kırık bir adam yaşardı. Adı Ahmet’ti. Hayatına yavaşça dokunan tek şey, her gün güneşin doğuşuyla birlikte gökyüzünün yansıyan renkleri ve dalgaların kıyıya vurdukça bıraktığı o huzur veren ritimdi. Ama bir gün, o huzur bozuldu. Bir kadın girdi hayatına. Zeynep. Gözleri bir okyanus gibiydi; derin, sakin ama bir o kadar da sonsuz. Zeynep, Ahmet’e sadece bir aşk değil, aynı zamanda hasretin ne olduğunu öğretmişti.
Hasretmek, TDK’de “birini, bir şeyi özleyerek bir süre beklemek” olarak tanımlanıyor. Ama bu tanım, bir kalp için anlamını yitirebilir. Çünkü hasret, sadece bir beklenti değil, bir duygunun varlığına kavuşma arzusu, bir anı tekrar yaşama özlemiyle iç içe geçer. Ahmet için hasret, Zeynep’in gidişiyle başlamış ve her geçen gün, her an daha da derinleşmişti.
Zeynep’in gidişinden sonra, Ahmet nehir kenarındaki küçük evinde yalnız başına kaldı. Kadın gitmişti, ama geride bırakmış olduğu duygular, her geçen gün onu daha fazla sarıp sarmalıyordu. Ahmet, çözüm arayan bir adamdı. Her zaman bir yol bulmaya çalışır, karmaşık duyguları basit bir mantıkla çözmeyi severdi. Ama bu kez öyle değildi. Ne yaparsa yapsın, Zeynep’in eksikliğini doldurabilecek hiçbir şey bulamıyordu.
Zeynep’in bir sözünü hatırladı bir gün: “Erkekler çözümler arar, kadınlar ise duyguları hisseder.” Zeynep’in bu sözü, Ahmet’in kafasında dönüp durdu. Kendisi çözüm ararken, Zeynep’in her anı duygularla yaşadığını hatırladı. Zeynep’in her bakışı, her kelimesi, bir arayış değil, bir hissedişti. Ahmet, bir yandan Zeynep’in gidişiyle ne yapacağını düşünürken, diğer yandan kadının içsel dünyasının derinliğini de takdir ediyordu.
Bir akşam, kasabanın meydanına doğru yürürken, bir köşe başında Zeynep’in eski arkadaşını gördü. Bu kişi, Zeynep’in gidişinden sonra kalan tek izdi. Zeynep’in hala ondan çok şey öğrendiğini fark etti. Kadın arkadaşını gördüğünde, kalbinde bir şeyler sızladı. İçindeki boşluk derinleşti. Zeynep’in kaybolan izlerini arayan Ahmet, çözüm aramaktan çok, duygularını kabul etmeye başlamıştı.
Kadınlar ve erkekler arasındaki farklar sadece davranış biçimlerinde değil, duygulara yaklaşımlarında da barizdir. Erkekler her zaman bir çözüm arar, bir çıkış yolu bulmayı hedefler. Ama kadınlar, duygularını daha derin hissederler. Onlar için hasret, bir bekleyişten daha fazlasıdır. O, bir ilişkiyi ya da kaybı anlama ve kabullenme sürecidir. Zeynep, hayatına girerken, Ahmet’e sadece bir ilişkiyi öğretmedi, aynı zamanda beklemenin, hasretmenin anlamını da verdi.
Zeynep’in yokluğunda, Ahmet her gün deniz kenarına gitti, Zeynep’in bıraktığı yeri hayal etti. Kırık bir dalgıç maskesini, kaybolmuş bir parfüm şişesini, kıyıya vurmuş eski bir hatıra mektubunu topladı. Her biri ona, Zeynep’in kalbinin derinliklerine ait bir ipucu sunuyordu. Ahmet, çözüm peşinde koşarken, Zeynep’in sadece duygusal bir varlık değil, aynı zamanda kendisinin eksik kalan yönlerinin bir yansıması olduğunu fark etti. Onun duygusal dünyasına yaklaşmaya, kendi içsel boşluğunu fark etmeye başlamıştı.
Bir gün, kasaba meydanına tekrar adım attığında, bir ses duydu. Zeynep’in sesi, her zaman olduğu gibi huzur veren o melodik tonuyla: “Hasret, yalnızca beklemek değil, bir duyguyu sahiplenmektir, Ahmet. Onu kabul et, senin bir parçan olduğunu fark et.”
Ahmet, o an Zeynep’in ne demek istediğini tam olarak anlamıştı. Hasret, sadece bir bekleyiş değil, bir duygunun içsel bir kabulüdür. Zeynep’in sözleri, Ahmet’in kalbinde derin bir iz bıraktı. O günden sonra, her dalganın sesi, her sabahın rengi ona Zeynep’i hatırlatmaya devam etti. Hasretmek, çözüm bulmaya çalışmak değil, kaybolan parçayı kabul etmeye ve yaşatmaya devam etmekti.
Hikâye burada sonlanıyor, ama belki de siz de bir şekilde bir Ahmet ya da bir Zeynep’siniz. Belki de hayatınızdaki kayıplarla, eksikliklerle yüzleşiyorsunuz. Hasret, duyguların derinliğini anlamakla ilgilidir. Beklemek, sadece zaman kaybetmek değil, aynı zamanda bir duyguyu onurlandırmaktır.
Siz de bu duygusal yolculuğa katıldınız mı? Hasret, sizin hayatınızda nasıl bir anlam taşıyor? Yorumlarınızı paylaşın, hikâyenizi dinlemek için sabırsızlanıyorum.