İçeriğe geç

Mantık koşullu önerme nedir ?

Mantık Koşullu Önerme Nedir? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından Bir Bakış

Bazen, mantıkla alakalı kavramlar, günlük hayatımıza o kadar derinlemesine işler ki, farkında bile olmadan onları sosyal yapılarımıza, toplumsal ilişkilerimize yansıtırız. Mantık koşullu önerme nedir? Biraz karmaşık gibi görünen bu kavram, aslında toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından düşündüğümüzde, pek çok sosyal norm ve beklentinin, mantıklı bir koşullu önerme gibi işlediğini görmemize yol açıyor. Peki, mantıkla toplumsal yapılar arasındaki bu bağ nasıl kurulur? İstanbul’da bir gencin gözlemleriyle, sokakta, işyerinde, toplu taşımada gördüğüm sahnelerle bağlantılı olarak bu konuyu inceleyelim.

Mantık Koşullu Önerme Nedir?

Öncelikle, mantıkta koşullu önerme, “Eğer A, o zaman B” şeklinde tanımlanır. Yani bir önermenin doğruluğu, başka bir önermenin doğruluğuna bağlıdır. Bu, genellikle “A ⇒ B” şeklinde yazılır. Şimdi, bu biraz soyut bir tanım gibi görünebilir, değil mi? Ama gelin bunu, günlük hayatta sıkça karşılaştığımız toplumsal cinsiyet rollerine, çeşitliliğe ve sosyal adaletsizliklere uyarlayalım.

Toplumsal Cinsiyet Rolleri: “Eğer Kadınsan, O Zaman…”

İstanbul’un kalabalık sokaklarında yürürken, farklı yaşlardan, farklı cinsiyetlerden, farklı kültürel geçmişlerden insanları görmek alışıldık bir şey. Ancak zaman zaman karşılaştığım sahneler, bana mantıkta “koşullu önerme”yi hatırlatıyor. Mesela, bir kadının işyerindeki davranışları, evdeki rolü ve toplumsal beklentiler arasındaki ilişkiyi düşündüğümde, kendimi bazen bir mantık problemiyle karşı karşıya hissediyorum. “Eğer kadınsan, o zaman X yapmalısın” gibi bir denklem, toplumsal yapılar tarafından çoğu kez dayatılır. Bu da ne demek oluyor?

Bir kadının işyerinde ya da evde üstlendiği rollerin, onun toplumsal cinsiyetine bağlı olarak şekillenmesi, adeta bir koşullu önerme gibi. “Eğer kadınsan, o zaman bakımlı olmalı, çocuklara bakmalı ve evin işlerini üstlenmelisin” gibi toplumsal normlar, zaman zaman görünür şekilde hayatımıza etki eder. Bir kadının başarısız olduğu ya da bu rollerden herhangi birini yerine getirmediği durumlarda, bu koşul sağlanmadığı için toplum tarafından yargılanır. Oysa bu mantıklı bir önerme midir? Bu tür toplumsal cinsiyet normlarının değiştirilmesi gerektiği kesin.

Çeşitlilik ve Sosyal Adalet: “Eğer Farklıysanız, O Zaman…”

Bir başka örnek de toplumsal çeşitlilikle ilgili. İnsanların etnik kimlikleri, cinsel yönelimleri, dini inançları ya da farklı bedensel engelleri, hayatlarına doğrudan etki eder. Her bir birey, toplumsal sistemler tarafından belirlenen normlara göre bir “koşullu önerme”nin parçası olur. Örneğin, “Eğer farklı bir cinsiyet kimliğine sahipsen, o zaman toplumsal kabul görmen zor olabilir” gibi bir koşul, LGBTQ+ bireylerinin karşılaştığı zorlukları özetler. Toplum, “normal” olarak kabul edilen bir cinsiyet kimliği ve yönelim üzerinden “Eğer A, o zaman B” şeklinde bir norm belirler. Bu, her zaman doğru mu? Elbette hayır, çünkü herkesin kendi kimliğiyle özgürce yaşaması, toplumsal cinsiyet ve çeşitlilik açısından daha adil bir yaklaşım olacaktır.

Bir gün, iş yerinde bir arkadaşımın yaşadığı bir durumu hatırlıyorum. Çok yetenekli bir kadın mühendis, projede öne çıkmak istiyor ama sürekli olarak, erkek meslektaşları tarafından “çok fazla iddialı” ve “aşırı baskıcı” olmakla suçlanıyordu. Bu durum, kadınların genellikle “daha nazik” ya da “daha sakin” olmaları gerektiği yönündeki toplumsal beklentilere ters düşüyordu. O kadının işyerinde karşılaştığı bu zorluklar, tıpkı mantıktaki koşullu bir önerme gibiydi: “Eğer kadınsan, o zaman daha alçakgönüllü ve nazik olmalısın.” Ama gerçek şu ki, bu sosyal normların değiştirilmesi gerekiyor.

Koşullu Önerme ve Sosyal Adalet: Hayatın İçindeki Mantık

Toplumsal yapılar, çoğu zaman “Eğer X, o zaman Y” gibi mantıklı görünen ama aslında yanlış olan koşullu önermelerle çalışır. Yani, insanlar belirli bir kimlik veya duruma göre etiketlenir, yargılanır ve belirli rollere yerleştirilir. Sokakta bir çocuğun oynaması, bir kadının ya da erkeğin giyimi, hatta bir bireyin fiziksel durumu bile, çoğu kez toplumsal bir önerme ile sınırlandırılır.

Bir gün, toplu taşımada yaşadığım bir olayı anlatmak gerekirse; yaşlı bir kadın, yolculuk sırasında çok zorlanıyordu. Gözlerindeki yorgunluk, bedenindeki zayıflık bana o kadar açık bir şekilde “çaresizlik” hissettirdi ki. Ama etrafındaki insanlar, ona yardım etmeye ya da en azından yer vermeye hiç niyetli değillerdi. İşin ilginç tarafı, bu durumda “Eğer yaşlıysan, o zaman bir şekilde toplum seni görmeli ve yardım etmelidir” gibi bir koşullu önerme yoktu. Oysa toplumsal cinsiyet, yaş, etnik köken gibi faktörler insanlara farklı normlar dayatıyordu. Bu da demek oluyor ki, sosyal adaletin önündeki en büyük engellerden biri, bu koşullu önerme tarzı düşüncelerin toplumda yaygın olmasıdır.

Sonuç: Mantık, Adalet ve Değişim

Sonuç olarak, mantık koşullu önerme nedir sorusuna, sadece teorik bir bakış açısıyla değil, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet perspektifinden baktığımızda, aslında bu tür önerme kalıplarının hayatımızda ne kadar sık ve yanlış kullanıldığını görüyoruz. Toplumun bize dayattığı bu “koşullar,” bizi sınırlayan ve bazen de adaletsiz hale getiren faktörlerdir. Bu sebeple, toplumsal yapıları sorgulamak ve bu dayatmalara karşı durmak, hem bireysel hem de toplumsal anlamda önemli bir adımdır. Özgür ve adil bir toplum için, her bireye kendi koşulsuz önerme ve haklarına sahip olabilmesi için mücadele etmek gerekiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
elexbet yeni adresivdcasino sitesibetexper güncel adres